13 Ekim 2024 20:18

İstanbul’un bir numaralı balık çıkış noktası: Şile

Şile Su Ürünleri Kooperatifi ortaklarından Osman Sarı, 4 kuşaktan beri aile işi olan balıkçılığı devam ettiriyor.

İstanbul’un bir numaralı balık çıkış noktası: Şile

4’üncü kuşak olarak balıkçılık mesleğini 41 yıldır profesyonel bir şekilde yapan Osman Sarı, balıkçılık sezonu, av yasakları, Şile’den çıkan balıklar, dünyada balık tüketimi, balıkçılığın zorlukları ve sorunları hakkında bilgiler verdi.

Şile’nin en önemli geçim kaynaklarından biri olan balıkçılığın geçmişi Şile’de çok eskilere dayanıyor. 4’üncü kuşak olarak aile işini devam ettiren Osman Sarı, Şile Su Ürünleri Kooperatifi hakkında şu bilgileri verdi: “Şile Su Ürünleri Kooperatifi Lokali balıkçıların bir arada oturduğu, sohbet ettiği, kaynaştığı bir yer. Balıkçılık denizde rekabet gerektiren bir meslek. Denizde bütün avcılar ve balıkçılar birbirine rakiptir. Ama biz isteriz ki denizlerde rakip olan bu avcılar karada bir arada olsunlar.”

Şile’de balıkçılar 1 eylülde ‘vira bismillah’ der

Türkiye’de balıkçılık sezonunun 1 eylülden 15 nisana kadar sürdüğünü söyleyen Sarı, 1 eylül itibariyle Şile’nin marka balığı palamut, lüfer, torik ve istavrit balıklarını avladıklarını ifade etti. 1 ay sonra mezgit, tekir ve kalkan balıklarını avladıklarını belirten Sarı, “Karadeniz soğudukça dip balıkları oluyor. Zaman zaman bölgemizden hamsi geçişleri oluyor. Son olarak da nisan 15’te sezonu kapatarak av yasağına giriyoruz. Yasak olan dönemde ağlarımızın, teknelerimizin, tüm ekipmanlarımızın bakımını yapıyoruz” diye konuştu.

“Av yasakları olduğu dönemde 12 metre altındaki tekneler avcılık yapabiliyor”

Av teknelerinin 12 metre üstü ve 12 metre altı olarak sınıflandırıldığı bilgisini veren Sarı, av yasaklarının olduğu dönemde 12 metre altında olan küçük teknelerin av araçlarını kullanmasının serbest olduğunu belirtti. 12 metre altındaki küçük teknelerle istavrit ve tekir balıklarının avlandığını söyleyen Sarı, diğer balık türlerinin 1 eylüle kadar avlanmasının yasak olduğunu ifade etti. Serbest dönemde kalkan avcılığı yapıldığını söyleyen Sarı, kalkan avcılığının 15 nisandan ağustos ayına kadar sürdüğünü belirtti.

12 metre altı teknelerde voli (çevirme ağları) bulunduğunu ve bu ağın uzatma ağı olarak tabir edildiğini söyleyen Sarı, “Gece ağı denize bırakıyorsunuz ve başında bekliyorsunuz. Gelen balıklar ağa vuruyor, çekiyorsunuz ve onları avlıyorsunuz. Böyle bir avlanma sistemimiz var. Bu avlanma sistemiyle palamut ve lüfer gibi balıkları avlıyoruz” dedi.

“Av yasakları balık çeşidine göre değişir”

Avlanma yasağının olduğu dönem balıkların ürüme dönemi olduğu bilgisini veren Sarı, bütün balıkların üreme dönemi farklı olduğu için av yasaklarının da balık çeşitlerine göre değiştiğini söyledi. Genelde 15 nisan itibariyle Karadeniz’e, Marmara ve Ege’den gelen balıkların yumurta döktüğünü belirten Sarı, “Yumurta döken balıklar nesillerini çoğaltacak, büyüyecekler. O balıklar Karadeniz’den göç yaparken dönüşte biz bu balıkları avlayacağız. Bizim avcılığımız bu şekilde. Bir de Karadeniz’in kendine has dip balıkları var. Bunlar mezgit, tekir, kalkandır” diye konuştu.

Avladıkları balıkları İstanbul Balık Hali’ne gönderdiklerini söyleyen Sarı, “Direkt balıkçıdan halka satış yapmıyoruz. Tekne kapasitemiz büyük olduğu için Şile’de o kadar balık harcanmıyor. Bir de Şile’de bulunan alıcı esnaflara balık veriyoruz. Onlar halka satıyor” dedi.

“Şile, Türkiye’de önemli bir balık çıkış noktasıdır”

Şile’nin İstanbul’un bir numaralı balık çıkış noktası olduğunu ifade eden Sarı, avcılık kısmının Tarım Bakanlığı tarafından yönetildiğini belirtti. Her yerden balık çıkmadığını anlatan Sarı, bu yüzden Şile’nin Türkiye’de önemli bir balık çıkış noktası olduğunu ifade etti. Sarı, balık çıkış noktalarının Tarım Bakanlığı tarafından tespit edildiği bilgisini verdi. Çıkan balıkların Su Ürünleri Kooperatifi tarafından kayıt altına alındığını dile getiren Sarı, kooperatifte nakil belgeleri oluşturularak hallere nakil araçlarıyla sevk edildiğini söyledi.

“Palamut Şile’nin marka balığıdır”

Şile’de en çok tüketilen balığın palamut olduğunu belirten Sarı, eylül, ekim ve kasım aylarında palamut balığının avlandığını söyleyerek şöyle devam etti: “Palamut, hem en çok avladığımız hem de marka olarak sattığımız balıktır. Mesela Üsküdar’a gidiyorsunuz balık tezgahlarında Şile palamudu yazıyor. Palamut Türkiye’nin neresinde yakalanırsa yakalansın marka Şile’dir, Şile adıyla satılır. Sonrasında istavrit, lüfer, çinekop (sarıkanat) satılır.”

Ekim ayında torik balığının çıktığını belirten Sarı, palamut ve torik balığının farkını şu sözlerle anlattı: “Torik, palamut balığının büyüğüdür. Palamut 1,5-2 kiloluk bir balıkken torik 4-5 kiloluktur. Torikle lakerda yapılır. Lakerda Şile’nin yöresel balık pişirme yöntemidir ve tuzlama olarak yapılır. Lakerda bize Yunanlılardan gelmiş bir pişirme yöntemidir.”

“Gırgırla avcılık yapıyoruz”

Şile’de ruhsatlı olan 5 adet büyük tonajlı tekne, 30-40 adet 12 metre altında balık avlama teknesi ve 100’den fazla özel teknenin bulunduğunu ifade eden Sarı, özel teknelerin yaz döneminde amatörce balık avladığını belirtti. Sarı, “Bizim yaptığımız avcılık büyük teknelerle yani gırgırla yapılan avcılık. Gırgır diye tabir edilen tekneyle, balığın sürüsünü görüp etrafını çevirerek ve sonrasında ağın altını toplayıp büzerek balığı avlıyoruz. Bir de ilçemizde kum midyesi avcılığı var. Kum midyesi de balıkçılığın bir türüdür. Plajlarda tırnak gibi küçük midye kabuklarının içindeki et avlanıyor. Bunu bizim halkımız yemiyor. Fakat bu midyeler işlenip yurtdışına ihraç ediliyor” diye konuştu.

“Balıkçılık giderek önemini kaybediyor”

Şile’de balıkçılığın eskiden büyük bir ekonomik kaynak olduğunu söyleyen Sarı, balıkçılığın giderek önemini kaybettiğini belirtti. Genç nesilden balıkçı çıkmadığını ifade eden Sarı, “Balıkçılığın getirisi de artık fazla değil ve gençlerde farklı işleri seçiyorlar” dedi.

En sağlıklı besin: Balık

Balığın en sağlıklı gıdaların başında geldiğini ifade eden Sarı, doğal yollarla avlanan balığın en sağlıklı gıda olduğunu belirtti. Ancak Türk halkının çok fazla balık tüketmediğini söyleyen Sarı, “İstatistik rakamlarına göre Türkiye halkının yıllık balık tüketme ortalaması kişi başı 7,5-10 kilo arası. Bu rakam Yunanistan ve Almanya’da 18, İspanya ve Portekiz’de 26-27, Japonya’da ise 90 kilo. Biz balığı çok tüketmediğimiz için çok sağlıklı olamıyoruz. Balık evlerimizde çok fazla pişmiyor” ifadelerini kullandı.

“Balıkçılıkta doğa şartlarıyla mücadele ediyoruz”

Sarı, balıkçılığın zorluklarını şu sözlerle anlattı: “Balıkçılıkta doğa şartlarıyla mücadele ediliyor. Soğuk, rüzgâr, yağmur, dalga, fırtına balıkçıları etkiliyor. Bir de balıkçılıkta çok erken saatlerde uyanmak gerekiyor.”

Türkiye’de balıkçının kim olduğu sorusunun da muallakta olduğunu ifade eden Sarı, “Balıkçı tutan mı, satan mı, pazarlayan mı? Balıkçı kim belli değil. Herkes balıkçı. Balıkçının kim olduğu sorusu Türkiye’de başlı başına bir sorun” dedi.

“Ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntılar balık fiyatlarına da yansıyor”

Av yasağı olduğu dönemde avlanma miktarının da az olmasıyla balık fiyatlarının yükseldiğini ifade eden Sarı, ülkenin ekonomisinde yaşanan sıkıntıların balık fiyatlarına yansıdığını belirtti. Türkiye’de akaryakıtın pahalı olmasının balıkçılıkta büyük sorunlar yarattığını belirten Sarı, “Av araçlarının, ağların ve bütün ekipmanların sürekli fiyatlarının yükselmesi bizim balıkçılığın en büyük sorunlarıdır” diyerek sözlerini tamamladı.